“Feraye karakteriyle birlikte ilk kez dişiliğim ortaya çıktı”
“Bitmeyen Şarkı” dizisindeki pavyon şarkıcısı Feraye ile “Binbir Gece”deki rolünü unutturan Bergüzar Korel, eşi Halit Ergenç ile yine aynı projede yer almak istiyor: “Halit o kadar iyi bir partner ki karşısındaki kadın oyuncular her zaman çok şanslı”
Galiba TV dünyasının şu sıralar en popüler çifti Bergüzar Korel ve Halit Ergenç. Korel “Bitmeyen Şarkı” dizisinde canlandırdığı pavyon şarkıcısı Feraye ile göz dolduruyor. Eşi Ergenç ise Kanuni Sultan Süleyman’ın tahtta olduğu dönemi anlatan “Muhteşem Yüzyıl” ile gündemden düşmüyor.
Korel ile olup biteni konuşmak için Bebek’te buluştuk. Her zamanki gibi çok güzeldi ancak biraz fazla zayıflamıştı, oğlu Ali’nin peşinde koştururken farkında olmadan kilo kaybettiğini söyledi. Genç oyuncuyu yakalamışken eşi Ergenç’in başrolde olduğu ve hakkında şiddetli tartışmalar yaşanan “Muhteşem Yüzyıl”a getirilen eleştirileri de sorduk. Bu konuda pek konuşmak istemedi, “Halit bu iş için çok çalıştı. Bence ‘Muhteşem Yüzyıl’ başarılı bir dizi, umarım böyle devam eder” demekle yetindi.
* Şu sıralar oldukça hareketli günler yaşıyor olmalısınız. “Muhteşem Yüzyıl” çok tepki çekti. RTÜK’e şikayetler malum, politikacıların söyledikleri de...
Bu konuyla ilgili fikir beyan etmesi ya da yorumlaması gereken doğru kişinin ben olduğumu düşünmüyorum. Sadece şunu söyleyebilirim; çok inanılan ve üzerinde titizlikle çalışılan bir iş. Güzel bir başarı elde etti. Umarım hep böyle devam eder. Halit bu proje için çok çalıştı. O dönemi anlatan, o karakterle ilgili donelerin bulunduğu kitapları biriktirdi, minik bir kütüphane oluşturdu. Ayrıca okçuluk ve matrak dersi de aldı. Biraz da kilo verdi. Biz mesleki anlamda da birbirini destekleyen bir çiftiz. O bana senaryo seçerken ve rolüme hazırlanırken yardım eder. Ben de ona Kanuni’ye hazırlanırken elimden geldiğince destek oldum.
* Halit Ergenç ile ilişkinizin başladığı günden evlenene kadar çok üzerinize gelindi. Şimdi sular duruldu mu?
Çok kötü bir dönem geçirdik, Halit ile sevgimiz, duygularımız ve gücümüz sınandı. O yaşadıklarımı karabasan görmeye benzetiyorum. Hani rüyanızda kilitlenir kalırsınız, çığlık atmak ister de atamazsınız ya. Aynen öyle. Benim dışımda bir kadın yaratıldı, Bergüzar Korel hiç olmadığı biri gibi gösterildi. Ben de o haberleri okusam o kadından nefret ederim inan ki!
“Her şeyi içime atmanın fayda sağlamayacağını anladım”
* Kendinizi ifade etmeye çalışmadınız mı? Güvendiğiniz bir gazeteciyle konuşabilirdiniz mesela...
Konuşmak istemedim, “En iyi cevap susmaktır” dedim belki de. O dönem hakkımda o haberleri yapan, o sözleri edenleri karşıma alıp konuşmak istedim ama bu kolay olandı. Zaten herkesin istediği ve beklediği oydu. Tanınmış olmak böyle bir özgürlüğü getiriyor evet, ama ben bu özgürlüğü kullanmak istemedim. Çünkü bu özgürlüğün yalan ve kısa ömürlü olduğunu düşünüyorum. Bu dönemden çok şey öğrendim. İnsanlara karşı önyargılı olmamayı, duygularımı ifade etmem gerektiğini, her şeyi içime atmanın bana bir fayda sağlamayacağını öğrendim. Neyse ki şimdi her şey çok güzel çünkü Ali var. 11 aydır hayat artık Halit için de benim için de bambaşka.
“Takıntılı bir anneyim, aklım hep oğlum Ali’de”
* Annelik sizde neler değiştirdi?
Kendimi daha güzel hissediyorum bir kere. Ali’yi güldürmeye çalışırkenki yüzümü aynada görünce şaşırıyorum. İçten gülümseyen, duygularını dilediği gibi ifade eden, mutlu bir kadınım artık. Yalnız biraz takıntılıyım, her dakika aklım Ali’de. Saate bakıyorum, şu an şunu yapıyordur, şuradadır diye aklıma geliyor. Beynim, ruhum, bedenim ikiye bölündü. Bir kısmı Ali’nin yanı başında duruyor sanki.
* Ali nasıl bir bebek?
Çok hareketli ve insan canlısı bir bebek. Eve biri gelsin, giderken arkasından mahzunlaşır... Onun insanlarla iç içe büyümesini istedim. “Dokunmayın, öpmeyin” diyen annelerden olmadım. Doğduğu günden itibaren herkesin kucağına verdim.
* İleride oyuncu olmasını ister misiniz?
Meslek konusunda bir yorum yapamam. Ali’nin karar vermesi gereken bir durum. Biz Halit ile Ali’nin hayatına karışmama kararı aldık. O nasıl isterse öyle yaşar.
* Ünlü aileler çocukları ile birlikte reklamlarda rol alıyor. Size de geliyor mu öyle teklifler?
Geliyor tabii ama geri çeviriyoruz. Ali daha konuş**ıyor, kendi kararlarını veremiyor. Fikrini almadan onu reklamda oynatmak haksızlık olur. İleride “Anne bu ne ya?” derse ne derim? Ali’ye dair kararlı olduğum tek şey okuyacağı okul. Galatasaray Lisesi ya da Papyon gibi bir okulda okusun, abi-kardeş dayanışmasını hissetsin, o kültürle büyüsün istiyorum.
“Halit’le Hırvatistan’da gördüğümüz ilgi müthişti. Dünya starları gibi karşılandık”
* Geçtiğimiz haftalarda eşiniz Halit Ergenç ile Hırvatistan’a gittiniz. Zagrep maceranızı bir de sizden dinleyelim...
“Binbir Gece” Balkanlar’da çok beğeniliyor. Uzun zamandır davet ediyorlardı ama gitme şansı bulamamıştık. Sonunda bir alışveriş merkezinin reklamında oynamak için gittik. Böyle bir ilgi beklemiyorduk. O kadar zarif ve saygılı insanlarla karşılaştık ki. Sizi seviyorlar ama boğmuyorlar. Bir metre uzaktan fotoğraf çekiyorlar, sorgusuz sualsiz kamerayı burnunuza dayamıyorlar.
* Angelina Jolie-Brad Pitt gibi karşılanmışsınız...
Evet. Dünya starları ülkemizde nasıl karşılanıyorlarsa öyleydi. İlgi müthişti. Angelina Jolie konusunda da şöyle komik bir şey oldu: Bosna Hersek’ten gelen biri “Yakında Bosna’ya gelme ihtimaliniz varmış. Tüm ülke bunu konuşuyor, geçen hafta Angelina Jolie geldi, bu kadar ilgi görmedi” dedi.
* Burada da çok hayranınız var. Orada gördüğünüz ilgiyi buradakiyle kıyasladığınız zaman ne gibi farklar görüyorsunuz?
Orada insanlar sizin için bir şey yapıyorlar ama bunu gözünüze sokmuyorlar. Sizi ezmeden, zarar vermeden seviyorlar. Buradaysa “Halk sizi var etti, halk olmadan bir hiçsiniz” gibi bir algı var. Oysa orada magazin muhabirleri bile iki metreden yakına gelmiyor. Havaalanında valiz bekliyorum, bir kol uzanıyor, elinde ayıcık. Ali’ye ayıcık veriyor. O kadar. “Öpeyim, foto çekeyim” yok. Mesela dönüş yolunda bir kadın yanıma yaklaştı, elinde bir paket: “Sen benim meleğimsin. Bunu sana aldım. Sen de bana cevap yaz lütfen” dedi. Paketi açtım. İçinden melek biblosu, mektup ve 10 avro çıktı. “Bu ne için?” diye sorduğumda anladım ki kadın ona yazacağım mektubun pul parasını koymuş. Zarafete bakar mısın?
* Orada bir reklam filminde oynadınız. Çalışma ortamı açısından bakarsak aradaki farklar nelerdi?
Setler çok daha konforlu. Reklam çekiminde de çok eğlendik, güzel bir senaryoydu ama ne yazık ki ülkemizde birçok konuda olduğu gibi yine yalan yanlış yorumlar yapıldı. “Bergüzar Halit’i kıskandı ama 300 bin avroyu da cebine attı” dediler. Ortada ne bir kıskançlık var ne de öyle bir para.
* Bosna-Hersek Sosyal Demokrat Parti üyeleri sizi Urla’da ziyaret ettiler ve başkan yardımcısı bu yüzden partiden ihraç edildi. Bu olaydan sonra kendisiyle iletişime geçtiniz mi?
Hayır geçmedim. İzmir’de sette Hırvatistan’dan gelen gazetecilerle röportaj yaptığım sırada geldiler ve röportaj yapmak istediler. Ben de belli bir sırayla ilerlediğimizi, kimseye haksızlık etmek istemediğimi belirtim. Anlayışla karşılayıp hatıra fotoğrafı çektirip gittiler. Devamında yaşanan olayları sizler gibi gazetelerden okudum.
“Domuz gibi bakıyor’ sözünün sebebi, o günlerde çok acı çekiyor olmamdı”
Şehrazat’ı canlandırdığım dönem o kadar üzerime gelindi ki. Duygularımı saklayacağım, açık vermeyeceğim, güçlü olacağım diye çok kasıldım ve bu rolüme yansıdı. “Bergüzar Korel domuz gibi bakıyor” sözünün nedeni de bu.
O zamanlar o kadar acı çekiyordum ki savunma mekanizması olarak insanlara domuz gibi bakıyordum. O lafı söyleyen beyle (Yalçın Küçük) sonra bir yemekte karşılaştık. Bana “Sen ne güzel kızmışsın, normal biriymişsin yahu. Özür dilerim” dedi. Karşılıklı güldük epey bu konuya.
“Gelen teklifler ‘Binbir Gece’nin devamı gibi”
Halit ile birlikte bir projede yer almak çok isterim. Birçok teklif geliyor ama hep “Binbir Gece”nin devamı niteliğinde. Oysa biz farklı bir şey yapmak istiyoruz. Doğru proje olursa seve seve birlikte oynarız. Zaten Halit o kadar iyi bir partner ki... Karşısındakini rahatlatan, destekleyen ona bir şeyler öğreten bir adam. Bu yüzden karşısındaki kadın oyuncu her zaman çok şanslı oluyor.
“Hamileyken 20 kilo aldım, şimdi eski halimden altı kilo daha zayıfım”*
Twitter’ı saçma buluyordum, “Boşa vakit kaybı” diyordum ama sonra ben de girdim. Şimdilik 200 küsur takipçim var. İnsanlar ben olduğumu fark etmediler. Böyle kalsa hiç fena olmaz.
* Evde oturmayı çok seviyorum. Bu yüzden de ev işlerini genellikle kendim yapıyorum. Yardımcım yok. Bir tek Ali ile ilgilenen Flora hanım var. O da aileden biri.
* Alışveriş yapmaktan sıkılırım. Belli tasarımcıları beğeniyorum. Mesela Chanel... Genellikle Harvey Nichols’dan ayakkabı alırım. Her kadın gibi ayakkabıya düşkünüm ama ayaklarım 40-41 olduğu için bulmakta zorlanıyorum.
* Ali’ye hamileyken 20 kilo aldım. Şimdi o halimden altı kilo daha zayıfım. O kadar hareketli bir çocuk ki. Bir de yeniden spora başladım. Pilates yapıyorum.
* Mesleki anlamda en büyük hayalim dedem Cambaz Osman’ın hikayesini filme çekmek. Bu yüzden senaryo kursuna başlayacağım. Filmi Çağan Irmak yönetsin, dedemi de Şener Şen oynasın isterdim.
* En ağırıma giden şey anneme “Bergüzar Korel’in annesi” denmesi. Oysa o inanılmaz yetenekli bir kadın. Ailesi ve işi arasında bir seçim yapmış ve ailesini seçmiş. Oyunculuğa devam etse şu an çok farklı yerlerde olurdu.
“Önceleri sette belime şal bağlıyordum”
Bitmeyen Şarkı” da canlandırdığım Feraye Şehrazat’tan çok farklı. Bu yüzden de ilk başlarda çok zorlandım. Gerek oyunculuk tarzı, gerek fiziksel değişim olarak role ayak uydurmak imkansız gibiydi. Öyle ki ilk başlarda o şaaşalı pavyon kıyafetleri üzerimdeyken, sette belime şal bağlayıp çekinerek dolaşıyordum. Sonra alıştım. Onunla birlikte ilk defa benim de dişiliğim ortaya çıktı belki de.