Ali için gerekirse oyunculuğu bırakırım
Atv’nin Bitmeyen Şarkı adlı yeni dizisinin setinde, başrol oyuncuları Bergüzar Korel ve Bülent İnal’la hem diziden hem kendilerinden konuştuk. Korel, ‘Şehrazat’ın tam tersi pavyon şarkıcısı rolü için çok heyecanlı. Bülent İnal zor geçen çocukluğunu anlatırken o da şaşkınlıkla dinledi
Urla’nın Bademler Köyü’nde, atv’de geçen pazartesi ilk bölümü yayınlanan Bitmeyen Şarkı dizisinin setindeyiz. Bergüzar Korel’le (Feraye) Bülent İnal’ın (Yaman) bir sahnesi çekiliyor. Köyün sakinleri meraklı. Set ekibinin en büyük derdi ise sessizliği sağlamak. Korel ve İnal’la röportaj yapmak üzere bekliyoruz. O sırada sete, Halit Ergenç’in kucağında Bergüzar Korel’in yedi aylık oğlu Ali geliyor. Babasının kopyası gibi. Bergüzar Hanım çekim arasında oğlunu görebilsin diye getirmiş eşi. Güleç yüzlü bir çocuk. Kucaktan kucağa gidiyor… Bitmeyen Şarkı, bir Yeşilçam hikâyesi olarak başladı. İzmir’de toprak sahibi bir gençle pavyon şarkıcısının aşkını anlatıyor.
- Dizinin hikâyesi bir Yeşilçam hikâyesi. Sizi de Kadir İnanır-Türkan Şoray ya da Fatma Girik-Cüneyt Arkın gibi Yeşilçam ikililerine benzetiyorlar.
- Bergüzar Korel: Ben bu işe çok temkinli başladım. Şarkı söyleyeceğimi öğrendiğim zaman da çok temkinliydim, çünkü biliyordum işin buradan böyle büyüyeceğini. Bir kere ben asla Türkan Şoray gibi bir oyuncunun yerine geçebilecek biri gibi görmüyorum kendimi. Özellikle de Yeşilçam’dan bir anne-babanın çocuğu olarak. O dönemin sanatçılarının yerine kolay geçilebileceğine, o sıcaklığın kolay yakalanabileceğine inanmıyorum.
- Ama sanırım hikâye, Yeşilçam hikâyesi olduğu için böyle bir benzetme yapıldı.
- B.K: Benzetme yapıldı, çok teşekkür ederim, ama biz Bülent’le bu işe başlarken hiç böyle bir şey düşünmedik. Başından beri ekip olarak nostaljik bir hava yaratmak istedik, çalışırken de çok eğleniyoruz. Belki de bu geçti insanlara.
- Bülent İnal: Bizdeki klişeler, Türk filmlerindeki klişelere çok benzediği için öyle bir hava oluştu.
SÜREKLİ BİRLİKTE OYNAMAK İNANDIRICI OLMAZ
- Diyelim dizi şahane gitti, siz süper bir ikili oldunuz, tekrar birlikte bir iş düşünür müsünüz mesela?
- B.İ: Projesine bağlı. Bir film olursa olabilir, ama üst üste dizi olmaz, inandırıcı olmaz en azından.
- B.K: Haklısın.
- Bülent Bey, siz Bu Kalp Seni Unutur mu? dizisinde, ‘80 döneminde solcu bir gençtiniz. Şimdi bir kasabada toprak sahibisiniz. Bergüzar Hanım, siz de Binbir Gece’de müthiş gururlu bir kadındınız. Şimdi meslek icabı hafifmeşrep bir kadın oldunuz. Bir dizi tutuyorsa, izleyici çok kaptırıyor kendini karakterlere. Siz Halit Ergenç’le evlenince aslında Şehrazat’la Onur evlenmiş gibi oldu mesela. Roller arası geçişi nasıl sağlıyorsunuz kendi içinizde?
- B.K: Benim için hiç kolay olmadı. İlk günlerim çok sancılı geçti, gerçekten kaçıp gitmek istedim. Karakteri çıkarırken çok zorlandım. Üç yıl boyunca, çok fazla sınırları olan bir karakteri canlandırmaya çalıştım ve onunla çok eleştiri aldım, ama hep şunu söylüyordum: ‘Ben Şehrazat değilim, ben Bergüzarım.’
- Hatırlıyorum o zamanki röportajlarınızdan…
- B.K: ‘Lütfen bana bir şans tanınsın, beklensin ve ben yapabileceklerimi göstereyim,’ dedim. Yani Feraye geldiğinde, ben yeni bir karakter canlandırmaya açtım.
- ‘Çok zorlandım,’ dediniz. Ne yaptınız peki?
-B.K: Yepyeni bir karakter çıkaracağım tamam, ama sete gelince, ‘Aaa bir dakika, benim düşündüğüm kadar da kolay değilmiş bu,’ dedim. Sete ilk geldiğimde çok tutuktum. Sadullah Hoca çok rahat çalışan bir yönetmen, çok başka bir kanal açtı bana. ‘Hocam bu sahnede şöyle yapsam,’ dediğimde ‘Nasıl hissediyorsan, neyi yapmak istiyorsan onu yap,’ diyordu ve ben bir baktım ki tekste de bağlı kalmamaya, doğaçlamalar yapmaya başladım. Partnerim de bana çok top atıyor. Bülent çok rahat. Ben de ondan sonra rahatlamaya başladım. Evet, evde başka bir hayatım var, sette başka. Onu dengelemeye çalışıyorum. Mesela şu an buradayız (Urla’da) ve yoğun bir hayatımız var. Ama her sabah hiç yaşamadığım bir heyecanla uyanıyorum.
- Yeni bir rol olduğu için mi?
- B.K: Ben böyle değildim. Neden böyle hissediyorum kendimi bilmiyorum. Sürekli kalbim çarpıyor, aşırı heyecanlıyım, ilk günler ‘Tamam, sakin ol,’ diyordum ama…
- B.İ: Bergüzar’ın oynadığı rol gerçekten güzel; kadın oyuncuların oynamak isteyeceği türden bir rol. Biraz zor da bir rol, bize göre işi biraz daha zordu onun, o yüzden çok heyecanlıydı ama bence heyecanını çok güzel halledip, işin altından iyi kalktı. Onun heyecanı bize de yansıdı hep, güzel bir set oldu. Ama rollerimizin çok etkisinde kalmıyoruz. Biz işte işimizi yapıyoruz, sonra hayatlarımıza dönüyoruz. Tabii ilk bölümler çok zor, ama roller bize, biz rollere alışıyoruz.
- Oyuncular bunu söyler genelde. Tabii tiyatro kökenlisiniz, mekteplisiniz, profesyonelsiniz yani ama yine de insan biraz olsun etkilenmiyor mu o kadar gerçekçi oynarken?
- B.İ: Hayır, öyle bir şey olamaz. Yani belki etkilenenler vardır oyuncular arasında, ama sonuçta profesyonel hayatta öyle bir şey yok. Çok doğru da değil aslında.
- O halde neden bu kadar çok dizi setinde başlayan aşk haberleri okuyoruz gazetelerde?
- B.İ: Bunun illa oyuncular arasında olması şart değil ki. Herhangi bir iş yerinde, bankacı ya da öğretmenler arasında da olabilir. Bir mekânda uzun süre birlikte olduğunuz zaman olabiliyor böyle şeyler. Ama tabii oyuncular çok göz önünde. Dizideki karakterler bir ilişki yaşadığında gerçek hayatta da sevgili olunur zannediliyor. Öyle bir etkilenme söz konusu değil her zaman. Bunu rollerle bağdaştırmayalım.
- İzleyiciniz nasıl karşıladı sizin yeni rollerinizi?
- B.K: Biz tabii hep buradayız. Ama aldığımız yeni bilgilere göre izleyiciler Bülent’le bizi çok yakıştırdı. Açıkçası korkuyordum, evlendim, çocuğum oldu. Dizi izleyicisi kendisini öyle bir kaptırıyor ki… Evlenmek nasıl olur, nasıl tepki alırım?
- Seyirci bunu yadırgar diye korktunuz yani…
-B.K: Ben evliyim, senelerce Halit’le oynadım. Bundan sonra yapacağım işte, partnerimle çok uyumlu olmam gerekiyordu, resim ve oyuncu olarak.
-B.İ: Yaman’la Feraye’nin uyumu yani. Seyirci uyumu sevmese, zaten işimiz iyi olmaz, ama şimdiye kadar aldığımız yorumlar, o uyumun yakalandığını gösteriyor. Ekran için doğru bir çift olduğumuz söyleniyor.
Editöre e-postaYazıyı GönderÇıktı AlTümünü Tek Sayfada Göster
Paylaş:
Sabah netgooglefacebookdiggtwiteryahoomixxstumbleupondeliciousmyspacefriendfeedgoogle buzzlinkedinxingAli için gerekirse oyunculuğu bırakırım
29.08.2010- Sizin çocukluğunuz nasıldı?
- B.K: Bülent anlattığı zaman şaşırarak dinledim. Benim çocukluğum hiç öyle bir çocukluk değildi.
- Siz daha çok bale yapan, piyano çalan bir çocuktunuz galiba.
- B.K: Geçenlerle Halit’le de onu konuştuk; keşke bir şeye yeteneğim olsaydı, keşke sadece onun üzerine gitseydim, keşke her şeyi yapmaya kalkmasaydım. Ben küçükken her şeyi yapabilen bir çocuktum, dolayısıyla dikkatim çok dağılırdı. Piyano da çalabiliyordum, buz pateni de yapabiliyordum…
- İçinizde kalan bir şey oldu mu?
- B.K: Balerin olmayı çok isterdim.
- Annenizle babanız sizi kendi camialarından korumak istediler mi?
- B.K: Bizim eve oyuncu geldiğini hiç hatırlamıyorum mesela.
- Belki de o yüzden evliliklerini koruyabildiler.
- B.K: Belki de. Ama zaten benim annem oyunculuk yapmadı hiç, mesleği bıraktı, bizimle olmayı tercih etti.
- Siz öyle bir şey yapar mısınız?
- B.K: Ali için mi? Ali’nin iyiliği için her şeyi yaparım. Çünkü fotoğraf çekmeyi de seviyorum, kendi kendime başka bir şeyler yapıyorum.
- Maddi olarak da çok ihtiyacınız yok herhalde…
- B.K: Bizim mesleğin hiç garantisi yok, ne zaman ne olacağı hiç belli olmaz. Ama bir şekilde kazanırım, hobilerimden meslek edinmeye çalışırım. Kaynak: Sabah